Pazarlama kelimesini hemen hemen herkes duymuştur. Genellikle bu kelime satış kelimesi ile aynı anlamda kullanılarak yanılgıya düşülür. Halbuki pazarlama, satışları artırmak için yeni müşteriler bulmak, mevcut müşterilere daha fazla ürün satabilmek için yapılan aktivitelerdir. Kitabi tanımda yanılıyor olabilirim ama kabaca bu şekilde düşünebiliriz.
Ancak pazarlama sadece yukarıda bahsettiğimiz mal dünyasında geçerli değil, aslında iyi bir özgeçmiş hazırlayarak, blog yazarak, yüksek lisans yaparak, konferanslara katılarak bir şekilde networkümüzü genişletme çabası içine giriyoruz. Temelde daha çok piyasada görünür olmaya çalışıyor ve “tercih edilen” olmak için çabalıyoruz. Aslında bir şekilde kendimizi pazarlıyoruz.
Bu zamana kadar yönettiğim projelerde gözlemlediğim olgulardan bir tanesi de yaptığınız projenin bir “meta” olarak pazarlanması gerekliliği. Proje yönetim metodolojisi projenin uçtan uca doğru kapsam, zaman, kalite ve bütçede yapılması için gerekli kural setlerini size sunuyor. Ancak projenin itibarı ve nasıl algılandığı ile ilgili kısımı bana göre içermiyor. Çünkü proje yönetim metedolojisi açısından felaket olan projelerin “çok başarılı” algılandığı durumlara şahit olduğum gibi bunun tam tersi durumlarla da karşılaştım.
Sanırım iş burada proje yöneticisi veya sponsor tarafından yapılan işlerin ne kadar ve nasıl lanse edildiği ile doğru orantılı.
Benim kazandığım edinim şudur ki; İşi iyi yapmak, “işin algısının” iyi olduğu anlamına gelmez. Ya da çok kötü yapılan bir iş, ilişki yönetimi ile “çok başarılı olmuş” algısı yaratılabilir. Proje yöneticisinin sadece projeye çerçevesine odaklanması yetmez biraz da ürününü pazarlaması için vakit ayırması gerekir.