İngilizce karşılığı “Respect” olan “Saygı duymak” kelimesini günlük hayatta yanlış anlamda kullanıyoruz çoğu zaman. Onaylamadığımız bir davranış gördüğümüzde “Buna saygı duyarım, kendi kararıdır ama ben böyle yapmam” gibi cümleleri sık sık duyarız. Hatta birbirleri ile boğaz boğaza kavga edip “saygı duyarım” diyenleri de gördüm:)
Gerçekte davranışını onaylamadığınız ya da beğenmediğiniz kişilere altını çizerek söylüyorum saygı duymazsınız, sadece katlanırsınız. Saygı duymak, altında birçok duyguyu içeren karmaşık bir durumdur. Eğer birine sözde değil özde saygı duyuyorsanız;
- Saygı duyduğunuz alanda mutlaka sizden iyi olduğunu düşündüğünüz bir yanı veya bilgisi vardır.
- Ona bazı durumlarda öykünürsünüz. Yani onun gibi olmak ister ve takit edersiniz.
- Öykünme çoğu zaman kıskançlık duygusu ile birlikte gelir. (Pozitif kıskançlık iyi birşeydir sizi motive eder, negatif kıskançlıktan uzak durun. Hem size hem etrafınıza zarar verir)
Saygı duyduğunuz kişi muhakkak belirli bir gücü elinde bulunduruyor ki siz veya başkaları ona saygı duyuyorsunuz. Güç demişken hemen şu ayrımı da yapmak lazım. Burada bahsedilen güç fiziksel güç olmayıp “görünür” ve “görünmez” güç olarak ikiye ayrılır.
Görünür güç, bir unvana veya organizasyondaki seviyeye bağlı güçtür. Başbakan iseniz kişiliğinizden bağımsız makamsal bir gücünüz vardır. Ya da bir subay iseniz rütbeniz oranında görünür bir güce sahipsiniz demektir.
Görünmez güç ise makam ve mevkiden farklı kişiliğiniz, davranışınız ve yaptığınız işe göre toplumda elde ettiğiniz güçtür. Mevlana, Mahatma Gandhi, Che Guevera, M.Kemal Atatürk gibi isimler saygıyı, sahip oldukları görünür güçten değil, tam tersi “görünmez” güçlerinden almışlar.
Saygı duyulan kişinin çoğu zaman gücü “görünmez” güçtür. Çok az kişi hem “görünür” hem de “görünmez” gücü elinde tutarak etrafındakilerın saygısını kazanmıştır. Buna gururla örnek verebileceğim kişi Atatürk’dür. Düşmanı Yunan Komutanı Trikupis’in bile saygısını kazanmıştır.
Saygı duyma abartılırsa tüm hatalarının görmezden gelindiği “İlahlaştırma” olayına gireriz ki, bunun örneklerini günümüzde ve geçmişte sıklıkla görüyoruz.
Yukarıda saydıklarım haricindeki durumlarda karşıdaki kişiye saygı duymaz, sadece şartlardan dolayı katlanırsınız. Nedir bu şartlar;
- Organizasyonda sizden daha üstte ve güçlü durumdadır. Sesinizi çıkaramazsınız.
- Hukuki şartlar gereği yaptıklarına göz yummak zorundasınızdır. Hapise girer veya ceza alırsınız.
- Mahalle baskısı veya ahlaki kavramlardan dolayı birşey yapamazsınız.
Bu anlattıklarım çerçevesinde şimdi düşünün;
İş yaşamınızda, özel hayatınızda kime “Saygı duyuyor”, kime “Katlanıyorsunuz”?
Sağlıcakla kalın…
evet bu benim de dikkatimi çekiyordu uzun zamandır. herkes saygı duyarım dediği zaman tartışmayı usluplu bir hale getirdiğini düşünüyor sanırım. Her insan insan olduğu için saygıyı hak eder, onun dışında görüşleri/tavırlarına katılmadıklarına dediğin gibi ancak katlanırsın.
Yorum için teşekkürler Meltem hanım. Sevgiler