Bu aralar bildiğiniz gibi GDO(Genetiği Değiştirilmiş Organizma) tartışmaları almış başını gidiyor. Geçen gün market alışverişi yaparken raflardaki turşular dikkatimi çekti ve kendimce kısa süreliğine de olsa bu konu hakkında kendi düşünce denizime daldım. Turşuların hepsi güzel cam kavanozlar içinde ve hemen hepsi aynı büyüklükte ve boydaydı. Hatta bazıları dilimlenmiş(salatalık turşusu) olarak kullanıma hazır halde satılıyordu. Türkiye için konuşmak gerekirse daha 15-20 yıl önce bu tarzda ürünler piyasada yoktu. Belki gelişmiş ülkeler için biraz daha geriye gidilebilir.
Buradan da GDO ile ilgili son günlerde sıkça yaşana tartışmalar aklıma geldi. Bu haberlerde GDO’lu ürün üretenleri veya bu araştırmaları yapanları suçlayıcı bir yaklaşımı sıkça karşılaşıyoruz. Peki bu ürünler neden ortaya çıktı, bu ürünleri üretenler tüm insalığı hasta edip yok etmek isteyen düşmanlar mı? Yine düşünmeye başladım…
Sanayi devrimi ile birlikte daha önce üretilemeyen ürünler hızlı ve bol miktarda üretilmeye başlandı. Piyasada her üründen daha önce olmadığı kadar çok ve çeşitli miktarda bulunmaya başladı. Bu da fiyatların düşmesine ve kar oranlarının kabul edilebilir sınırların altına düşmesi demekti. Bunun için de malın üretiminden çok pazarlanmasına ağırlık verildi. Bu da müşterinin ihtiyacını daha çok karşılayacak, diğer ürünlerden farklılaşmış ürünlerin doğmasına sebep oldu.
Salatalık turşumuza geri dönersek, sanayi toplumunda çoğu birey salatalık turşusunu kendi evinde yapmakla vakit kaybetmez. Birileri onların yerine bol miktarda üretebilir. Salatalık üreticilerinden daha çok mal talebinde bulunulur. Maalesef doğal şartlarda yetiştirilen salatalıkların bu talebi karşılamasının imkanı yoktur. Araştırmalar başlar(GDO!!!). Sonunda eskiden üretilen salatalıkların yarı zamanında hem de 2 kat ürün veren tohumlar geliştirilir.
Fakat turşu piyasasında o kadar çok farklı ürün vardır ki, turşu üreticilerinin bu şartlarda ayakta kalmalarına imkan yoktur. Bunun için üreticiler pazarlama departmanlarını harekete geçirirler, buna göre diğer ürünlerden farklılaşmak için yollar aranır. Bu yollardan biri de dilimlenmiş halde ürünü satışa sunmaktır(Bu tip uygulamalar rakip firmalar tarafından kolayca taklit edilebileceğinden, daha sonra marakalaşma, sunum vs. gibi konular devreye girer). Fakat bunun için her bir salatalığın aynı boyda olması gereklidir. Salatalık üreticilerinden böyle salatalıklar talep edilir. Araştırmalar başlar(GDO!!!). Yok bilmem nereden alınan gen salatalığa enjekte edilir. Böylece her biri aynı boyda öncekinden çok daha dayanıklı ve daha çok miktarda ürün verebilen tohumlar geliştirilir. Bu böyle sürüp gider…….
Sonuç itibari ile kimse kimsenin kötülüğünü istemiyor. Tüketim toplumu haline geldiğimiz bu dünyada bunların olması kaçınılmaz. Bu tip ürünlerden kendimizi sakınmak ise o kadar da kolay değil maalesef. Ya doğal yollardan üretilen çok daha az ve dolayısı ile pahalı ürünleri alacağız, ya da böyle janjanlı ambalarda bize sunulan her istediğimizde ulaşabileceğimiz ve de ucuz ürünleri alacağız. Tercih bizim…
Düşünce denizimden çıktım ve bir tane turşu alıp market sepetime koydum ve alışverişime devam ettim:)